İmran Çağatay

10 yılı aşkın bir süre sol yanımda bir batma ve ağrı çektim.’Bir şeyin yok,18 yaşında delikanlı gibi kalbin var’ denildi. Yıl 1991’lere geldi. Çok ağır bir kalp krizi ile 23 gün yoğun bakımdan sonra anjiyografi ve arkasından By-pass... Nerede ise tıkanmayan kalp damarım kalmamış.3 ana koronerim %100’ % 95 % 85 tıkalı, 9 tali damar muhtelif oranlarda daralmıştı… Kalp duvarlarının ise ölmüş ve bir daha yerine gelmesinin mümkün olmadığı söylendi. Acil ameliyatla 3’lü by- pass ameliyatı geçirdim. Ancak By-passtan sadece 2,5 ay sonra yeni takılan damarlar da %85 oranın da tıkanmış yeni bir kriz,yeni bir anjiyo, İkinci bir ameliyattan başka çare yoktu. Bu operasyonda ise kurtulma şansımın %5,masada kalma riskiminse %95 olduğu ifade edildi. 50 metre yürüyemez, bir kat çıkamaz haldeydim. Bu şartlar altında %95 ‘lik ölüm hakkımı evimde eşim ve çocuklarımın yanında kullanmaya karar verdim.

Müthiş bir çıkmazdaydım, acizdim. Arkada bırakacağım eşim, 3 küçük yavrum ve kendim için duadan başka yapabilecek bir şeyim, hiçbir çarem kalmamıştı. Dua dua dua… Ve acizin, hastanın samimi duasının kabul olunduğunu adeta ensemde hissediş. Ertesi gün gönderilen şifa ve akabinde Radyestezi bilim dalı ile tanışma... Kalp damarlarımı tıkayan şeyin bir bakteri olduğunu tespit ettik öğrendim. Bakteriyi bitkisel bir likitle giderdik. Bir ay içerisinde 2 Km. yürür hale geldim… % 100 tıkalı damarlarım dahi şu anda %100 açık. Yaşıyorum, yoğun çalışıyorum, ava gidip sıcak soğuk demeden saatlerce yürüyorum. 22 yıldır doktora gitmiyorum. Yıllardır aspirin dâhil hiçbir ilaç kullanmıyorum. Yaradan’a şükrediyorum.

Yaşadığım acı günler vesilesiyle öğrendiğim radyesteziyi, 19 yılı aşkın bir zamandır yaptığım kişisel çalışmalarla, ne kadar şükretsem ödeyemeyeceğim seviyelere taşıdım. Şimdi ise bildiklerimi sitemde sınırlı da olsa sizlerle paylaşmaya çalışıyorum.

Bakış

Her insan yaşam süresince çeşitli sağlık sorunları ile karşı karşıya kalır. Yaşlılık hariç hiçbir hastalık yoktur ki çaresi bulunmasın. Çaresizliğe düşmek-düşürülmek akla, bilme ve inanca uygun değildir. İsabetsiz yer, kişi ve kuruluşlar tedavinin önünde birer engeldir. Tedavilerini doğru yerde aramayanlar, tedavi olamadıkları halde yanlış tedavilere yıllarca doktor doktor, hastahane hastahane gezip yanlışta ısrar edenler, ergeç sonu hüsranla biten acıyı tatmaktadırlar.

Gerçekçi bir değerlendirmeyle, aile bireylerimiz ve çevremizdeki insanların sağlık durumlarına bir göz atarsanız;

kimilerinin, bilinmeyen bir hastalık nedeni ile aniden öldüklerini, kimilerinin yıllarca sürdürülen sözüm ona tedavilerle adeta uzatmalar oynatılarak acı ve ızdırap içinde öldüklerini, kimilerinin tedavi edenlerin kendilerine sığınacak bir liman arayışı ile söyledikleri; ’’Bu hastalıkla yaşamaya alışacaksın, bu hastalıkla kardeş olacaksın, henüz bu hastalığın sebebi bilinmiyor, henüz çaresi bulunamadı, sinirsel bir hastalık, Strese bağlı, annende babanda yedi göbek sülalende bu hastalık var mıydı? Öyle ise genetiktir ve sende ortaya çıkmış olabilir, doğum hatası,doğumda oksijensiz kalmış, akraba evliliğinden kaynaklanıyor, hastane mikrobu kapmış, erken menopoz, ters hareket yapmışsınız’’ vs.vs… gibi bilimsellikten uzak geçiştirmelerle, sebebi ve tedavisi bilinemeyen hastalıkların pençesinde kıvranan insanları, tedavi ediyormuş gibi yapıp, sözüm ona tedavilerle yıllarca oyalanıp acı içerisinde kıvrandıklarını görürüz.

Hasta insanın en doğal ve kutsal hakkı, sağlığına kavuşmak istemesidir. Çeşitli gerekçeler ve bilinmeyenler ileri sürülerek, onu bu kutsal hakkından vazgeçmesini beklemek, mümkünde değil, haklıda olamaz.

Şayet tedaviler için yeterli bilgi birikimine sahip değil ve güç yetirilemiyorsa, güreşçinin kispete vurup minderden çekilmesi gibi pes etmeli, ya da enaniyeti bırakıp bu işi bilimsel anlamda bilen ve sonuç almış kişilerle iş birliği yapılmalı, insanların çektikleri onca acı, elem ve ızdırabın önüne geçilmelidir. Bunun aksi, bilime, insanlığa, tıbba, eczacılığa, devletçiliğe aykırıdır. Aklı selim vicdan sahipleri buna asla talip olamazlar.

Bilinmelidir ki “Bilerek ve isteyerek bir kişiyi öldürmek, bütün insanlığı öldürmüş gibidir”. Yani katilliktir!. Bilmiyordum, elimden geleni yaptım, bu günkü tıbbın yapacağı buraya kadardı, otu çöpü boş ver, kullanma o koca karı ilacını, inanmayın bunlar şarlatan, gibi boş ve faydasız laflarla, dolaylı olarak insanların ölümüne sebebiyet vermekte hiç kimseyi katillikten kurtarmadığı gibi, birazcık insaf ve vicdan sahibi olanları da ömür boyu rahatsız edecek, yapılan mesleki yeminler ömür boyu kalpleri ve beyinleri zonklatacaktır.